Jonathan Harker adında genç bir avukat, Transilvanya’ya seyahat eder. Görevi, gizemli bir müşteri olan Kont Dracula ile İngiltere’de satın aldığı mülkler hakkında resmi işlemleri tamamlamaktır. Ancak Jonathan, Kont’un yaşadığı kaleye vardığında buranın sıradan bir yer olmadığını hemen fark eder. Kont Dracula oldukça nazik görünse de evde tuhaf şeyler yaşanmakta, Harker dış dünyayla bağlantı kuramamaktadır. Zamanla Kont’un sıradışı doğasını fark eder: Gündüzleri ortalıkta görünmez, aynada yansıması yoktur ve sürekli taze kana ihtiyaç duyar. Jonathan, aslında bir vampirin elinde tutsak olduğunu anladığında çok geçtir.

Bu sırada İngiltere’de Harker’ın nişanlısı Mina Murray ve onun yakın arkadaşı Lucy Westenra, yazı geçirmek üzere Whitby kasabasına gitmişlerdir. Fakat Lucy kısa süre içinde açıklanamayan bir hastalığa yakalanır. Gece yürüyüşleri yapar, kan kaybeder ve giderek solgunlaşır. En iyi doktorlar bile nedenini anlayamaz. Sonunda Dr. Van Helsing, vampir efsanelerine inanan bilgili bir profesör olarak devreye girer. Lucy’nin bir vampir tarafından etki altına alındığını anlar ama onu kurtaramazlar. Lucy ölür ve ardından mezarından kalkarak yaşayanlara musallat olur. Van Helsing ve ekibi, onu yakalayıp kalbine kazık çakarak huzura kavuşturur.

Bu olaylar sırasında Kont Dracula, İngiltere’ye taşınmış, oradaki yaşama sızarak kurbanlarını çoğaltmaya başlamıştır. Van Helsing, Jonathan Harker, Mina, Arthur, Dr. Seward ve Quincey Morris’ten oluşan bir grup, Dracula’nın izini sürmeye karar verir. Mina da artık bu savaşın içindedir çünkü Dracula onun da kanını emmiş, onu yavaş yavaş bir vampire dönüştürmeye başlamıştır.

Grup, kutsal eşyalar, sarımsaklar, kazıklar ve dualarla Kont’un izini sürerken, Mina’nın da ruhu günden güne kararmaktadır. Zamanla Mina ile vampir arasındaki bağ, onları Dracula’ya götüren bir iz haline gelir. Takip, yeniden Transilvanya’ya kadar uzanır. Kont, kendi kalesine dönmüş, orada son savunmasını kurmuştur.

Finalde, Dracula’nın tabutunu koruyan hizmetkârlarla çetin bir mücadele yaşanır. Güneş batmadan önce yapılan son hamleyle Dracula’ya kazık saplanır ve başı kesilerek yok edilir. Mina kurtulur, lanet son bulur.

Dracula, yalnızca bir vampirin değil, karanlığın insan ruhundaki temsilinin de romanıdır. Bilinmeyene duyulan korku, doğaüstü karşısındaki çaresizlik, kadınların değişen rolleri ve bilimle mistik inançlar arasındaki çatışma bu romanın temel yapı taşlarındandır.

Temalar:

• Doğaüstü ve karanlık varlıklar

• Toplumsal korkular ve ahlaki değerler

• Cinsellik, kontrol ve arzular

• Bilim – inanç çatışması

• Kadının dönüşen rolü ve bağımsızlık arayışı

Dracula, yalnızca korkutmaz; sembollerle dolu, katmanlı anlatımıyla okuyucuyu düşündürür. Vampir edebiyatının öncüsü olarak hâlâ saygıyla anılır.