Zülfü Livaneli’nin Serenad adlı romanı, tarihsel gerçekleri etkileyici bir kurgu içinde ele alarak, insanlık, aşk, kayıp ve vicdan temalarını işleyen derin bir eserdir. Hikaye, İstanbul Üniversitesi’nde çalışan Maya Duran’ın, Alman profesör Maximilian Wagner ile tanışmasıyla başlar. Maya, Wagner’in geçmişini araştırdıkça, İkinci Dünya Savaşı’nın karanlık yüzüne ve insanlık tarihinin trajik bir dönemine tanıklık eder.

Profesör Wagner, uzun yıllar önce büyük bir aşk yaşadığı Nadia’nın izlerini takip etmek için İstanbul’a gelmiştir. Hikaye, Wagner’in aşkı ve Nadia’nın, savaş yıllarında Avrupa’da yaşanan zulümden kaçarak Struma gemisiyle Türkiye’ye ulaşmaya çalışmasının trajik hikayesini ortaya çıkarır. Struma faciası, romanın merkezinde yer alır ve tarihsel bir trajedinin bireysel hikayeler üzerindeki etkilerini gözler önüne serer.

Maya, Wagner’in anlattıkları ve yaptığı araştırmalar aracılığıyla kendi geçmişi ve ailesine dair sırları da öğrenir. Bu süreç, kişisel bir yüzleşmeyi ve geçmişin izlerini anlamayı beraberinde getirir. Livaneli, roman boyunca hem tarihi hem de bireysel düzeyde derin bir hesaplaşmayı işler.

Serenad, aşkın ve insanlık onurunun evrensel gücünü vurgularken, tarihsel gerçeklerin unutturulmaması gerektiğini hatırlatır. Zülfü Livaneli’nin akıcı ve duygusal anlatımı, okuyucuyu hem tarihin derinliklerine hem de karakterlerin iç dünyasına sürükler. Roman, unutulmuş ya da görmezden gelinmiş hikayelere ışık tutarak, okuyuculara hem duygusal hem de düşünsel bir yolculuk sunar.